Ocak Ayında Neler yaptım?

Merhaba,
Her ay keşfettiğim yada favorim diyebileceğim bir ürün, etkinlik yada aktiviteye sahip olmuyorum. Bu nedenle  neler yaptığımı neleri sevip sevmediğimi açık açık yazmaya karar verdim. Fazla detaya girmeden size fikir olsun diye tecrubelerimden bahsedeceğim.

Şöyle bir geriye baktığımda aa ne kadar çabuk geçmiş 1 ay demiyorum. Hatta uzun bile sürmüş diyorum. Üzgün bir aydı geçtiğimiz ay benim için. Elimden bir şey gelmeyen ama çok etkilendiğim bir olayla başladı diyebilirim. Bu arada bir olaya çok üzülmeniz için sizin başınıza gelmiş olması gerekmez.
Onun dışında, bakınca çok şey sığmış bu aya. Diğer aylara istinaden bu ay baya film izlemişiz, kitaplarla daha haşır neşir olmuşum, dışarı çıkmışım çokça ama evde de bir sürü şey yapmışım. Hadi artık başlayalım.

Öncelikle Film ve Dizilerden başlamak istiyorum.

İlk film Bayan Pregrine'in Tuhaf çocukları; Aslında çok merak ettiğim bir filmdi, malum bir süre biz sinema da film izleme defterini kapattık o yüzden vizyondan kalkmasını bekliyoruz genelde merak ettiğimiz filmler için.

Kitabını çokça gördüğüm bu film ismi gereği çok merak ettirdi aslında. Ama bence filmin bir yaş grubu var. Benim gibi 30 yaşına gelmiş biri için biraz sıkıcı. Zaten eşim uyudu yarısında. Max. 20 yaş için keyif alınabilecek bir film. Yani vasat benim açımdan. Bayan Pregnine de aşırı güzel ama onu da söyliyim.

Bir diğer film ise  The Girl on the Train - Trendeki Kız

Kesinlikle izlemem gereken bir filmdi çünkü kitabını okuyup çok sevmiştim. Böyle son ana kadar bir sonucu belli olmayan kitaplar vardır ya tamda öyle bir kitaptı. Bitene kadar tahminler yürüttüğünüz keyifli ve şaşırtıcıydı. Gone Girl le kıyaslanıyor çokça ama bence alakaları yok.
Şu dünyada en sevdiğim şeylerden biridir kitabını okuyup ardından filmini seyretmek.

Başrol oyuncusunu inanılmaz derecede Demet Evgar'a benzettim.

Burda şimdi kitap yada film yorumu girmiyorum o yüzden konularından bahsetmiyorum. Kitabının daha başarılı olduğunu düşünüyorum. Hep öyle olur zaten. Uçsuz bucaksız hayal güçlerimize yetişemez hiç bir yönetmen zaten. :)

 Ocak ayında son olarak The Accountant'ı seyrettik. Senaryoyu baya beğendim. İçerik olarak akıcı bir filmdi. Temple Grandin ı izlediğimde de Otizmli insanlara hayran kalmıştım bu filmde de öyle oldu. Bence birçok kişinin tarzına uyacak bir film.

Dizi ise çokça duyduğum, gördüğüm Black Mirror.

Bu ay 1. sezonu izledim sadece. 3 bölümden oluşuyor ilk sezon.  Dizi garip şu açıdan; hiçbir bölümün hiçbir oyuncusu, konusu aynı değil üstelik yönetmenler bile farklı. Her bölümün işleniş amacı Teknolojinin günümüzde ve gelecekte bize yaratacağı zorluklar, sıkıntılar.
Her bölümün film tadında geçtiği ve oldukça etkileyici olduğu da esastır.









Kitap olarak bu ay en çok Beni Ödülle Cezalandırma'yı okudum. Bebekli olunca öyle saatlerce kitap okumak mümkün olmuyor. Tamda böyle durumlar için parça parça okumaların yapılabileceği ama her satırının kıymetli olduğu , her sayfada mutlaka bişeylerin öğrendildiği yada bildiğini pekiştirdiğin, kendini sorguladığın kesinlikçe çocuk yetiştirmede faydalı bir kitap. Her ebeveynin hatta henüz çocuk sahibi olmayanların edinmesi gereken bir kitap. Çünkü geç kalınırsa dönüş zor olabilir. Bir Rehber kitap bence.














Birde Montessori kitabı elimin altında. Bana Kendi Kendime Yetmeyi Öğret isimli kitap. Ara ara bu kitaptandan ufak okumalarım oluyor. Hep yanımda bu kitapar, dışarıya çıkarken mutlaka yanıma alıyorum yada yatmadan önce bir kaç sayfa okuyorum. Sanırım hayatımda ilktir sürekli altını çizerek okuduğum kitaplar olarak.






Evde bolca kahve ve sıcak çikolata içtiğim bir aydı. Onun dışında birkaç defa Balkabaklı bir pasta yaptım. Yakında onun da tarifi gelir.Ve beni en mutlu eden şey Çikolata yapmaktı.

 O kadar çok yaptım ki bu yazıyı yazarken bile bir taraftan yaptığım çikolataları yiyorum. Nasıl yaptığımı bilmek isterseniz Tık Tık.

İşte dolu dolu geçen 2017 nin ilk ayı. Sevindiğim, çokça üzüldüğüm ama en önemlisi sağlıkla geçip gitti.Sağlığımız yerinde olsun gerisi hallolur.

Sevgiyle kalın.